Noter Onaylı Tercümenin Mevzuattaki Yeri Üzerine İnceleme

Noter onaylı tercüme, evrakta sahteciliğin önüne geçecek yeterli önlemlerin alınmış olması amacıyla tercümenin noter tarafından tasdik edilmesi ve bir kopyasının da arşivde saklanarak talep eden kurum veya kuruluşlar için hazırlanmasıdır. Ancak, yaygın olarak bilinen bazı yanlış bilgiler ve uygulamadaki hatalar hem tercümanlar hem de noterliklerle işlem yapan kişiler için yanlış anlamalara ve sorunlara yol açabilmektedir. Müşterileri doğru yönlendirmek de profesyonel tercüme büroları için büyük önem taşımaktadır.

Hukuki Dayanağı

Noterlik Kanunu’nun 103. maddesi, Noterlik Kanunu Yönetmeliği 96. maddesi ve “Noterliklerde tercümanlık yapabilecekler ile tercüme işlemlerine ilişkin düzenlemeler ve açıklamalar hk.” başlıklı 23 Numaralı Birleştirilmiş Genelge’ye göre notere yemin ederek bilgileri noterlikte saklanan tercümanın hazırladığı ve noter huzurunda imzaladığı çevirme işlemi prosedürüne noter onaylı tercüme denir. Bu süreçte noterin görevi tercümenin doğruluğu ve kalitesini sağlamaktan ziyade sürecin beklentileri karşılayacak şekilde kayıt altına alarak sürecin güvenli bir şekilde tamamlamaktır.

Uygulamayla ilgili ilk olarak UYAP Emsal Dava Karar Arama Sistemi’nde yer alan İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/353 Esas, 2020/101 numaralı mahkeme kararını gösterebiliriz. Bir şirketin yönetim yetkisinin sahte belgelerle el değiştirdiği, şirketin yönetim kurulunun yasaya aykırı şekilde oluşturulduğunu ve sahte belgelerle yetkisiz atamalar yapıldığını iddia edilerek bu süreçte kullanılan noter onaylı tercümelerin de hukuki geçerliliği ve noterlerin bu süreçteki rolü tartışılmıştır. Davada ifadesine başvurulan noterin “…müvekkilinin Beyoğlu …Noteri olduğu dönemde görevi sebebi ile kendisine gelen tercüme edilmiş evrakın çevirisinin noterlik yeminli tercümanı tarafından yapıldığının gösterilmesine ilişkin basit bir onay işlemi olduğunu, müvekkilinin Beyoğlu…Noterliği görevi sırasında yapılan onay işleminin yalnızca bundan ibaret olup davada husumetin müvekkiline yöneltilmesi mümkün olmayıp…” şeklindeki savunması görülmektedir. Bu da tercüme işlemlerindeki rolünü ve sorumlulukları bağlamında noterlik makamının, kendisine sunulan tercümenin noterlik yeminli tercüman tarafından yapıldığını onaylamaktan ibaret olduğu ve çeviri içeriğinin doğruluğunun noter tarafından değerlendirilmediğini göstermektedir.

Bir diğer dayanak ise 11 Temmuz 2015 tarihli, 29413 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Noterlik İşlemlerinin Elektronik Ortamda Yapılması Hakkında Yönetmeliği’nin 6. maddesinde yer alan “Çevirme İşlemleri” maddesidir. Noter onayı sürecinin esasında tercümanın yetkinliğini denetlemekten çok belgeyi yasal olarak güvence altına almak üzerine kurulu olduğunu göstermektedir. Çünkü noter, yalnızca çeviriyi yapan tercümanın noterlik yeminli tercüman olduğunu ve işlemi noter huzurunda gerçekleştirdiğini tasdik eder, çevirinin dilsel veya teknik doğruluğunu garanti etmez. Ayrıca, tercüme işlemlerinde noter onayı her işlem için kesin olarak zorunlu değildir, yalnızca bir tasdik türüdür ve noterlerin tercüme tasdik sürecinde geneli kapsayıcı tek yetkili olduklarını gösteren herhangi bir merkezi düzenleme de bulunmamaktadır. Buna dayanarak da yalnızca popüler bir tasdik metodu olarak sınıflandırmak yanlış olmaz.

Bu durum, noter onaylı tercümelerde bile ek kalite kontrol mekanizmalarının (örnek olarak editör kontrolü veya bağımsız doğrulama süreçleri) gerekliliğini göstermektedir. Çünkü Noterlik Kanunu Yönetmeliğinin 96. maddesinde “Noterin, çevirmeyi yapanın o dili veya yazıyı doğru olarak bildiğine, diplomasını veya diğer belgelerini görerek veya diğer yollarla ve hiçbir tereddüde yer kalmayacak şekilde kanaat getirmesi gerekir.” şeklindeki açıklaması noterin tercümanın yetkin olduğuna dair bir kanıt araması anlamına geldiği gibi “veya diğer yollarla” ifadesi de notere ucu açık bir kanaat yetkisi sunmaktadır. Buradan, ilgili noterin tercümanlık yapacak kişiye karşı herhangi bir sebeple ikna olabileceği anlamı çıkarılabilir. Buna karşılık Türkiye Noterler Birliği’nin 15.10.2019 tarihli “Noterliklerde tercümanlık yapabilecekler ile tercüme işlemlerine ilişkin düzenlemeler ve açıklamalar hk.” başlıklı 23 Numaralı Birleştirilmiş Genelgesinin 3. maddesinde “Çeviriyi yapan kişinin, o dili bildiğine dair yeterlik belgesinin noterlikteki dosyasında bulunması gerekmektedir.” şeklinde açıklama bulunsa da tercümanın yetkinliğini kanıtlamada ucu açık kalmaktadır. Hukuki anlamda dil belgesinde aranan asgari seviyeler konusunda herhangi bir açıklama bulunmamaktadır. Bu açıklamada herhangi bir dil kursundan alınan başlangıç seviye bir dil belgesinin veya uluslararası geçerli bir dil sınavından alınan belgelerin kabulüyle ilgili son kararın tamamen noter kanaatine bırakıldığı şeklinde yorumlanabilir. Sonuçta “tereddüt” kişiye göre değişkenlik gösterebilir.

Profesyonel tercüme büroları da burada devreye girerek noter onaylı tercümede noter ve müşteri adına çeviri sürecini denetlemek ve çevirmenin yetkinliğinden emin olarak çeviri sürecini en kaliteli şekilde yürütmektedir. Bununla ilgili olarak yine 23 Numaralı Birleştirilmiş Genelgenin 3. maddesinde “Tercüme bürosu veya bir tüzel kişi (şirket) tarafından çeviri işlemi yapılamayacağından, çeviri evrakının tercüme bürosu ya da tüzel kişi tarafından değil, tercümeyi yapan tercüman tarafından imzalanması gerekmektedir.” açıklamasını incelediğimizde tercüme büroları kurumsal yapı niteliğinde olduğundan notere yemin edemeyeceği için tercümenin yalnızca hukuki gerçek kişi niteliğindeki tercümanlar tarafından imzalanabileceği açıkça belirtilmiştir. Piyasada görmüş olduğunuz “yeminli tercüme bürosu” kullanımı aslında yeminli olanın tercüme bürosu olmadığı, sadece yeminli tercüme için danışmanlık hizmeti veren işletmeler olduğu söylenebilir.

Noter Onayı Tek Yol Değilse Çeviri Tasdiki Nasıl Olmalıdır?

Tercümenin tasdiklenmesindeki asıl amaç herhangi bir resmi işlemde yer alacağında yeterli seviyede güvenilir olması ve tercümeyi kullananların bu süreçte yaşayabilecekleri yasal anlaşmazlıkları önleyebilmek için bir garanti arayışıdır. Tercümesi istenen resmi belgeleri de incelediğinizde aşağıdaki üç başlığa göre hazırlandığını görebilirsiniz, noter onaylı olmasa bile tercümelerde de bu başlıkların olması beklenir.

Tanınırlık: Bunu işe uygunluk bakımından kabul görme anlamında düşünebiliriz. Tercümeyi talep eden kişi tercümanın kim olduğunu, ticari varlığını, iş ağını ve ulaşılabilirliğini sorgular. Burada amaç tercümeyi kullananların bütün şüphelerini gidermek amacıyla ulaşacağı ve doğrulamayı yapacak kişisel bir kimlik veya referans yapı arayışıdır.

Sorumluluk: Tercümenin hazırlanması için belge sahibi ile teknik olarak sözlü veya yazılı sözleşme yapılır. Amaç, satıcının/hizmet verenin teslim ettiği ürün veya hizmetin ayıplı olmamasını vaat etmesi ve bununla ilgili yasal olarak sorumlu olmasıdır. Teknik olarak “yeminli tercüme” prosedürünün de temel amacı budur. En yaygın örnek olarak çeviriyi imzalarken eklediğimiz onay şerhinde “işbu çeviri tarafımdan kaynak dilden hedef dile aslına uygun olarak yapılmıştır.” beyanını gösterebiliriz. Tercümanların bağlı olduğu, düzenlemelerle geneli kapsayıcı şekilde yetkilendirilmiş bir yapı bulunmadığından maalesef tercüme işlemlerinde hizmetin kontrolü ve kalitesinin tespiti için yetkili makam da bulunmamaktadır, süreç de bu yüzden de güven esasına dayalı olarak beyan usulüyle ilerlemektedir. Burada da profesyonel tercüme büroları araya girerek bu garantileri sağlamada yardımcı olmaktadır.

Güvenilirlik: Müşteri genel olarak tercüme belgenin son kullanıcısı değildir. Çevirinin son kullanıcısına teslim edilene kadar çıkar amacıyla yanıltıcı bilgiyle hazırlanması veya teslim sonrası belge sahibi tarafından değiştirilme riski önemli konulardır. Tercüme, talep edene teslim edilene kadar aradaki herkes çeviride değişiklik yapıp “evrakta sahtecilik” suçunu işleme potansiyeline sahiptir; tercümanın da görevini kötüye kullanarak çıkarı için müşteri lehine suç işlemeyeceğinin bir garantisi yoktur. Özellikle hukuki sonuçları ağır olabilecek çevirilerde caydırıcı derecede bir güvenlik beklentisi bulunmaktadır. Bu sebeple ülkemizde çevirmenin kendi imzaladığı ve kaşesini kullandığı herhangi bir çevirinin doğrudan kabul görmemesi çok doğal bir durumdur, çünkü evrakta sahteciliğe karşı önlemler yetersizdir. Bu durum tercümanın yetkin olmadığı anlamına gelmemektedir ama bu şekilde algılanabilmektedir. Daha güvenilir, inkar edilemez ve yargı sürecinde güçlü delil olarak kabul edilebilecek şekilde bir tasdik ihtiyacı da buradan çıkmaktadır. Çeviride en bilinen tasdik yöntemi olan “noter yeminli/onaylı tercüme”nin de tercüme özelinde ana işlevi evrakta sahteciliği önlemektir. Noter burada süreci takip ederek imzayı doğrulama ve belge güvenliği görevini üstlenir, tercümenin asıl sorumlusu yine tercümandır.

Tercüme işlemlerinde de bu sebeplerle hem kaynak belgenin hem de tercümenin ayrı ayrı yasal olarak hazırlanmış olması önemlidir. Örnek olarak noter onaylı tercüme sürecinde en büyük risklerden biri kaynağı belirsiz veya sahte belgelerin noter tasdikine konu olmasıdır. İstanbul Anadolu Adliyesi 1. Asliye Ticaret Mahkemesi, 2012/1495 Esas, 2020/508 Karar numaralı davada noter onaylı bir tercümesi yapılan bir belgenin aslında imzasız olduğu, tercümenin noter tasdikli olduğu belirtilmesine rağmen davada geçen “…evraka ait imzaların noterlikte atılmadığı ve kimlik tespiti yapılmadığı, dışarıda tanzim edilen ibraname olarak noterliğe ait yeminli tercüman tarafından çevirisi yapıldığı ve bu çevirinin noterlik tarafından onaylandığı bildirilmiş ve bu haliyle geçerli bir ibraname olmadığı teyit edilmiştir.” şeklindeki açıklamaya göre gerçekte geçerli bir belge niteliği taşımadığı tespit edilmiştir. Bu karar, tasdiklenmiş çevirilerin hukuki olarak geçerli olması için kaynak belgenin de resmi olarak geçerli olması gerektiğini açıkça göstermektedir. Tahrifat, tahribat, süresinin dolması, azledilmesi vs. gibi sebeplerle resmiyetini kaybetmiş belgelerinin tercümeleri de istenen şekilde tasdikli hazırlansa dahi resmi olarak kabul edilmemektedir. Böyle bir durumun tespiti halinde dahi tercümenin geçerliliğini kanıtlama amacıyla tasdik işlemi yapılabilir ancak onay şerhi alanında risk taşıyan konular hakkında bilgi verilmesi gerekmektedir. Bu nedenle tercüme tasdiklenirken belge doğrulama süreçlerinin artırılması, kaynak belgenin güvenilirliğini de denetlemeye yönelik adımlar atılması veya sorumluluklara ilişkin detaylı uyarıların açık şekilde yapılması büyük önem taşımaktadır. Bundan dolayı da noter onaylı tercüme istediğinizde noterler belgenizin aslını kontrol etmek isteyebilirler ve buna uygun şekilde tercüme tasdiki sırasında “aslından/fotokopisinden/fotoğrafından tercümedir” şeklinde bir beyan ile tercümenin sorumluluğu anlamında yasal riskleri belirterek tanınırlık, sorumluluk ve güvenilirlik başlıklarına uygun şekilde bir tercüme belge hazırlamaktadırlar.

Yeminli Tercüman Kaşeleri Tek Başına Resmi Olarak Geçerli Mi?

“Noter yeminli” olmak ilgili notere tercümeyi sorumluluklar kapsamında aslına uygun ve doğru şekilde yapacağına dair bir taahhüt sunma anlamına gelir. Yemin konusunun ülkemizde yasal olarak yerini askerlerin yemin törenleri, doktorların Hipokrat Yemini ve mahkemelerde ifade verilmeden önce edilen yeminlerle örneklendirebiliriz. Tercümanların yemin süreci de teknik olarak buna benzer bir sözleşmedir. Yani “noter yeminli tercüman” teknik olarak yalnızca yemin ettiği ilgili noterlere karşı sorumludur. Yasal olarak bu sıfatla imzalayabileceği işlemler noterin yasal yetkileri çerçevesinde tercüman bulundurması gereken hallerle sınırlıdır. Bu da yeminli tercümanın ülke geneli yetkili ve belgelendirilmiş meslek uzmanı olduğu anlamına gelmez. Kaşeleri de teknik olarak yalnızca yemin ettikleri noterliklerde yapılan işlemlerde geçerlidir, bunun dışında tercüme işlemlerinde genel olarak resmi bir karşılığı yoktur.

Bu durumu ülkemizde kaşe ve mühürlerin resmi kullanımı örnekleriyle açıklayabiliriz. Hepsinin ortak noktası kaşe yapımının ve tesliminin belirli bir mevzuata göre hazırlanarak yasal koruma ile kayıt altına alınmasıdır. Yani resmi kaşelerde temel amaç sadece sorumlusu tarafından kayıt altına alınarak elde edilebilir olmasıdır. Bu sayede kaşenin basılı olduğu belgelerde sadece ilgili kişi tarafından kullanıldığı garanti altına alınmış olur, aynı şekilde sahte bir kaşeyle işlem yapılması durumunda da kaşe sahipleri yasal olarak koruma altına alınmış olur. Örnek olarak Serbest Muhasebeci ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerin (SMMM) kaşe kullanma usulleri 3568 sayılı Kanun ve ilgili meslek kararlarıyla belirlenmiştir. Aynı şekilde avukatlar, doktorlar, noterler ve meslek tanımı kanunlarla belirlenmiş neredeyse bütün mesleklerde ve devlet dairelerinde kaşelerin ve mühürlerin amacına uygun şekilde hazırlanması ve kullanılması ile ilgili düzenlemeler bulunmaktadır. Tüm bunlara karşılık tercümanlar geneli kapsayıcı herhangi bir düzenlemeye bağlı olmadığından resmi olarak kullanabileceği tarzda bir kaşesi yoktur.

Tercümanların kullanabileceği kaşelere uygun en yakın seçenek ise tercümanın veya tercüme bürosunun vergi mükellefi olarak ticari kaşesini yaptırmasıdır. Bu konuya uygulama örneği olarak İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nin 25.02.2020 tarih ve 2022/1607 sayılı kararını gösterebiliriz. Söz konusu davada davacı tarafça mahkemeye sunulan çeviri belgede tercümanın şahsi imzasının bulunmaması sebebiyle itiraz edilerek çevirinin kabul edilmemesi talep edilmiştir. Ancak mahkeme “Davalı vekili tarafından, ‘Çeviri belgelerinde tercümanın şahsi imzasının olmadığı, sadece tercüme bürosunun kaşesini haiz bu patent dokümanlarının çevrilerinin tekniğe uygun olup olmadığının bilirkişiler tarafından ortaya konmadığı’ ileri sürülmüş ise de; dosyada mevcut çeviri evraklarının noter yeminli tercüme bürosu (—) tarafından belgelerin her sayfası kaşelenmek ve imzalanmak suretiyle tasdik edildiği ve bu haliyle usule uygun oldukları anlaşıldığından, davalı vekilinin bu yöndeki itirazları yerinde görülmemiştir.” şeklinde karar vererek özel sektör kaynaklı kaşelerle birlikte bu temelde hazırlanan tasdik yöntemlerinin de resmi olarak tanınabileceğini göstermiştir. Noter onaylı tercümelerde tercüman adı ve imzası bulunması zorunluluğun sadece noterlerdeki tercüme işlemlerini kapsadığını bu karara dayanarak söylemek de yanlış olmaz.

O Zaman Tercümelerde Hangi Tasdik Yöntemini Kullanmalıyız?

Her tercüme işlemi kendi çapında istenen işleme göre değerlendirilir. Bu yüzden de bütün işlemler için ortak bir tasdik süreci mümkün değildir. “Tercüme” terimi (04.03.2025 itibariyle, “hal tercümesi” hariç) 162 yönetmelikte geçmektedir. Yani sadece Türkiye’de bile 162 farklı resmi işlemde tercüme talep edildiği anlamına gelmektedir. Bunlardan da 94 tanesi “noter onaylı/yeminli tercüme” şeklinde yer almaktadır. Yani kalan işlemler için tercümelerde noter onayı zorunluluğu aranmadığı anlamına gelir. Bu örnekten yola çıkarak bu durumu onlarca ülke ve dile doğru yapılacak işleme genişlettiğimizde profesyonel olarak destek almanızın önemi ortaya çıkmaktadır. Eğer çalıştığınız tercüman veya büro konuya hakim değilse sizleri gereksiz tasdik masraflarına yönlendirerek fazladan para ödemenize sebep olabilir. Express Tercüme ve Dil Hizmetleri olarak bu süreçlerde yanınızdayız ve Türkiye’de ilk olarak uygulamaya başladığımız e-Tasdikli Tercüme işlemleriyle yüksek masraflı tasdik yöntemleri yerine daha uygun alternatifler sunmaktayız. Detaylı bilgi için e-Tasdikli Tercüme Nedir? Noter Onaylı Tercümeden Farkı Nedir? başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.

Kaynaklar:

1512 sayılı Noterlik Kanunu

3.07.1976 tarihli 15645 Resmî Gazete’de yayımlanan Noterlik Kanunu Yönetmeliği

11 Temmuz 2015 tarihli 29413 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Noterlik İşlemlerinin Elektronik Ortamda Yapılması Hakkında Yönetmelik

“Noterliklerde tercümanlık yapabilecekler ile tercüme işlemlerine ilişkin düzenlemeler ve açıklamalar hk.” başlıklı 23 Numaralı Birleştirilmiş Genelge

Çeviride Tasdikin Temelleri ve Yeminli Tercüme Üzerine İnceleme

UYAP Emsal Dava Karar Arama Sistemi

UYAP Mevzuat Programı

e-Tasdik Doğrulama Ekranı

Sertifika Doğrulama

e-Tasdik işleminizi doğrulamak için yukarıdaki kutucuğa size gönderilen kodu giriniz.

Doğrulama süreciyle ilgili detaylı bilgi için buraya tıklayın.